Bizim iş dünyası var ya… Tamamen menfaat üzerine kurulu.
Kimsenin kimseyi gerçekten sevmediği, sahte sarılmaların, yapmacık gülüşlerin havada uçuştuğu bir yer burası.
“Bir ara görüşelim mutlaka” cümleleri, Instagram’dan atılan kalpler, doğum günü paylaşımları… Hepsi kocaman bir maske aslında.
Çünkü bu sektörün tek bir kuralı var: Menfaat.
Menajerler sanatçılarını birbirine paslar, organizatörler menajerlere yanaşır, herkes herkesin arkasından konuşur ama yan yana gelince de “Canımmm, dostummm, kardeşimmm” nidaları yükselir.
Bizim sektörde kimse kimseye “Bey” ya da “Hanım” demez. Herkes birbirinin akrabasıdır! 😄
Bir de işin sanatçı tarafı var. Onların menajerlerine ne kadar bağlı oldukları tartışılır.
Bu gözler, neredeyse bütün menajerlerle çalışmış sanatçılar gördü. E peki aidiyet nerede? Böyle olunca menajerin sana nasıl güven duysun?
Zaten çoğu sanatçıda menajere karşı bir güven sorunu var.
Sanatçı istiyor ki: Tüm parayı o kazansın, menajer hiçbir şey almasın.
Ama güzel kardeşim, o işi sana kim getirdi? O süreci kim yönetti?
Sözleşmesi var, faturası var, avansı var, ulaşımı, konaklaması, kulisi var… Hepsini biz hazırlıyoruz. Siz sahneye çıkıp işinizi yapıyorsunuz.
Birçoğunuzu biz bu noktaya getirdik, bunu kabul edin artık.
Sunucular için de durum farklı değil. Daha düne kadar kurumsal iş nedir bilmezdiniz. Biz size yol açtık, tanınmanızı sağladık. Şimdi çok daha iyi kazanıyorsunuz.
Ama işin acı tarafı şu: Menajer ne kadar emek verirse versin, biri biraz daha fazla para verince ya da birkaç iş vadedince sanatçılar hemen koşup oraya gidiyor. İş varsa varız, iş yoksa yokuz.
Son söz: Bu sektörde kimse kimsenin dostu değil.
Adını doğru koyalım: Bu iş sadece menfaat değil, biraz da karakter meselesi…