AİDİYET!

Bence şimdiki nesilde pek bulunmayan bir özellik: aidiyet. Bizim zamanımızda (bu tabiri pek sevmem ama burada yerini buluyor) üniversiteyi bitirdikten sonra ya bir işe girer ya da “devlet kapısına” adım atar, oradan da emekli olmayı hedeflerdik. Yani bir kurumda uzun yıllar çalışmak, kök salmak isterdik. Bugünün gençlerine baktığımda ise aynı bağlılığı göremiyorum. Çalışmayı sevmiyorlar gibi geliyor bana. Kim daha az çalıştırır, kim daha çok maaş verirse oraya yöneliyorlar. Dolayısıyla “bir yere bağlılık” fikri ...

Devamını Oku

Bizim Sektör: Dostluk Yok, Menfaat Çok!

Bizim iş dünyası var ya… Tamamen menfaat üzerine kurulu.Kimsenin kimseyi gerçekten sevmediği, sahte sarılmaların, yapmacık gülüşlerin havada uçuştuğu bir yer burası. “Bir ara görüşelim mutlaka” cümleleri, Instagram’dan atılan kalpler, doğum günü paylaşımları… Hepsi kocaman bir maske aslında. Çünkü bu sektörün tek bir kuralı var: Menfaat. Menajerler sanatçılarını birbirine paslar, organizatörler menajerlere yanaşır, herkes herkesin arkasından konuşur ama yan yana gelince de “Canımmm, dostummm, kardeşimmm” nidaları yükselir. Bizim sektörde kimse kimseye “Bey” ya da “Hanım” demez. ...

Devamını Oku

ERKEK OLMAK…

Üzerine çok şey söylenmiş ama çoğu zaman çok azı gerçekten anlaşılmış bir hâl. Çocukken bize erkek olmanın ne demek olduğu, çoğu zaman doğrudan anlatılmaz ama hissettirilir. Düşmemeli, ağlamamalı, korkmamalı, yumuşak olmamalıyızdır. Çünkü “erkek adam” böyle yapmaz. Oysa biz de düşeriz. Ağlarız. Korkarız. Sevilmek isteriz. Anlaşılmak… hatta bazen sadece sarılmak. Ama ne zaman ki böyle hissetsek, içimizden bir ses belki babamızın, belki öğretmenimizin, belki sokaktaki başka bir erkeğin sesi hemen fısıldar: ...

Devamını Oku

ÜSTÜNBAŞ’LARIN EVİ…

Biri size “Falancaların evi nerede?” diye sorduğunda, yolu tarif edersiniz ya; “Filanca sokaktan gir, bilmem ne marketin yanı…” diye. Yolunuz bizim oralardan geçerse de biri mutlaka gösterirdi: “Şurası Üstünbaş’ların evi” diye. Eskiden çevresi de kendisi gibi tek ya da en fazla iki katlı evlerle doluydu. Ama zamanla, upuzun binaların arasında bir gecekonduyu andırır hale geldi. Oysa bilseniz, bizim için ne kadar kıymetliydi o evin tuğlası, betonu, tahtası, bahçesi, toprağı, komşusu… Üst bahçesinde ...

Devamını Oku

TESADÜFEN LYON!

Lyon, daha önce gitmeyi hiç düşünmediğim bir destinasyondu. Bir arkadaşım Fransa’dan vize almış ve Paris’e defalarca gittiği için bu kez Lyon’u tercih etmek istemiş. Ben de onunla gitmeye karar verdim. İki arkadaş, Mayıs ayında bir hafta sonu Lyon’a doğru yola çıktık.  Otelimizi booking.com üzerinden ayarlamıştık. Çok güzel, genç tarzda döşenmiş bir oteldi. Lyon, eski ve yeni olmak üzere iki ana bölgeye ayrılıyor. Bizim otelimiz tam eski bölgenin ortasındaydı ve bu konum ...

Devamını Oku

EN İYİ DOSTUN İLE EVLEN!

Haklı değil miyim sizce? Biriyle tanışacaksın, onu tanıyacaksın, gezeceksiniz, dışarı çıkacaksınız, tatile gideceksiniz ve sonra ayrılacak ya da evleneceksiniz. Oysa her gün konuştuğunuz, her şeyi birlikte yaptığınız, en boktan anlarınızı ve en güzel yanlarınızı bildiğiniz biriyle evlenmek bence en doğrusu. Zaten hem o hem de siz birbirinizin o güne kadar kimlerle birlikte olduğunuzu, nasıl kişilerden hoşlandığınızı, karşınızdaki kişide neler aradığınızı hepsini biliyorsunuz. En iyi arkadaşınız neyi sever, nereye tatile gitmeyi sever, nerede ne ...

Devamını Oku

ÖLMEYİ BEKLEMELİ Mİ İNSAN!

Bazen düşünüyorum, 45 yaşındayım, çok güzel bir çocukluğum oldu, beni seven, birbirine çok bağlı muhteşem bir sülalem, canım annem, canım babam, sonrasında genç yaşta baba olmak ve bana göre dünyanın en güzel iki kız çocuğuna sahip olmak, hayatım boyunca unutamayacağım bir aşk, muhteşem bir kariyer, kendi sektöründe ünlü olmak, saygı görmek, özenilmek, kıskanılmak, hayatım boyunca hayal ettiğim şarkı söyleme isteğini yaptığım iki single ile insanlara ulaştırırken en heyecanlısı seyircinin gözünün ...

Devamını Oku

KEŞKELERLE DOLU BİR DÜNYA!

Hayat nasıl bir şey biliyor musun? Bir an durursun, geçmişini sorgularsın ve yaşadığın her şeyden pişman olursun. Bana göre insan ömrü boyunca milyonlarca keşke biriktirir içinde. Keşke bunu yapmasaydım, keşke bunu yaşamasaydım, keşke öyle olmasaydı, keşke zamanı geriye alabilseydim. Ve bu böyle uzar gider. Hayatında hiç keşke kelimesini kullanmayan var mı acaba? Bence yok. Nasıl olsun ki? Yaşamı boyunca hiç sorunu olmayan, çok mutlu olan, her türlü imkana sahip olan biri bile ...

Devamını Oku

UÇAK ADABI

Nasıl her şeyin bir adabı varsa, bence uçak adabı diye bir şey de olmalı. İnsanları hiç anlamıyorum.  İşim icabı genelde business class da uçuyorum, uçak yere inip park edince bir anda ekonomi sınıfından  kendini çok zeki sanan yolcular yanımızdan geçip kapıya doğru koşuyor.  Arkadaşım dur, daha bismillah, yeni indik! Ayrıca bir bekle kapı açılsın, sıra sana da gelsin. Gerçekten bu insanlara anlam veremiyorum.  Bazen de ekonomi sınıfında seyahat ediyorum, orada da durum farklı. Uçak ...

Devamını Oku

YILLAR SONRA KAŞ…

Sanırım çocuktum ilk gittiğimde,  bu da ikinci gidişim oldu. Arkadaşım bana “Ben her yıl bu mevsimde giderim, muhteşem olur.” derdi, ben de hadi gidelim dedim. Bir cuma sabahı erken bir uçakla Dalaman’a uçtuk, buraya kadar her şey güzeldi. Ta ki bir dolmuşa bindiğimizde arkadaşım yolculuğumuz 2,5 saat sürecek diyene kadar. Dalaman’dan Kaş’a uzanan yol gerçekten hiç benlik değilmiş. Hem yol uzun, hem de Kaş’a yaklaşırken o virajlar beni benden aldı… Neyse ...

Devamını Oku