AİDİYET!

Bence şimdiki nesilde pek bulunmayan bir özellik: aidiyet. Bizim zamanımızda (bu tabiri pek sevmem ama burada yerini buluyor) üniversiteyi bitirdikten sonra ya bir işe girer ya da “devlet kapısına” adım atar, oradan da emekli olmayı hedeflerdik. Yani bir kurumda uzun yıllar çalışmak, kök salmak isterdik. Bugünün gençlerine baktığımda ise aynı bağlılığı göremiyorum. Çalışmayı sevmiyorlar gibi geliyor bana. Kim daha az çalıştırır, kim daha çok maaş verirse oraya yöneliyorlar. Dolayısıyla “bir yere bağlılık” fikri zayıflıyor. Ben 1999 yılında girdiğim şirkette hâlâ çalışıyorum, neredeyse 26 yıldır… ...

Read More

Bizim Sektör: Dostluk Yok, Menfaat Çok!

Bizim iş dünyası var ya… Tamamen menfaat üzerine kurulu.Kimsenin kimseyi gerçekten sevmediği, sahte sarılmaların, yapmacık gülüşlerin havada uçuştuğu bir yer burası. “Bir ara görüşelim mutlaka” cümleleri, Instagram’dan atılan kalpler, doğum günü paylaşımları… Hepsi kocaman bir maske aslında. Çünkü bu sektörün tek bir kuralı var: Menfaat. Menajerler sanatçılarını birbirine paslar, organizatörler menajerlere yanaşır, herkes herkesin arkasından konuşur ama yan yana gelince de “Canımmm, dostummm, kardeşimmm” nidaları yükselir. Bizim sektörde kimse kimseye “Bey” ya da “Hanım” demez. Herkes birbirinin akrabasıdır! 😄 Bir de işin sanatçı tarafı var. Onların menajerlerine ...

Read More

ERKEK OLMAK…

Üzerine çok şey söylenmiş ama çoğu zaman çok azı gerçekten anlaşılmış bir hâl. Çocukken bize erkek olmanın ne demek olduğu, çoğu zaman doğrudan anlatılmaz ama hissettirilir. Düşmemeli, ağlamamalı, korkmamalı, yumuşak olmamalıyızdır. Çünkü “erkek adam” böyle yapmaz. Oysa biz de düşeriz. Ağlarız. Korkarız. Sevilmek isteriz. Anlaşılmak… hatta bazen sadece sarılmak. Ama ne zaman ki böyle hissetsek, içimizden bir ses belki babamızın, belki öğretmenimizin, belki sokaktaki başka bir erkeğin sesi hemen fısıldar: “Kendine gel. Erkek ol biraz.” Toplumun “erkeklik” şablonuna uymaya çalışırken, kendi ...

Read More